Nitelikli Esnaflık
- Abdullah Nurata
- 20 Nis
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Nis

Rahmetli babam eczacıydı. Memleketimin ilk eczacılarından. Çok sevilirdi. Yüksek bir farmakoloji bilgisi vardı. Eczanemizin üst katında yüzlerce şişe, toz, bitki vs. ile ilaçlar, kremler yapardı. Kalmadı şimdi tabii…
İstanbul’da okumuş, entelektüel birikimi olan, okulunun yanı sıra TRT radyolarında çalışıp hatırı sayılır bir ünlü çevresi edinmiş… Sosyalliği ve girişkenliği, çabuk ilişki kurabilmesine çok yardımcı olmuş.
Okulu bittikten sonra da teknik bilgisini, o da babası gibi şehrine bir eczane daha açarak pratiğe dökmüş. Evet, dedem de eczacıydı. Şehrin ilk 2 eczacısından biri.
Yıllar içinde edindiği yoğun teknik ve teorik bilgiyi hemen pratiğe dökmeye başlamış babam. Çoğunluk köylü kesimden oluşan hastaların da ‘Salih abi’si olmuş.
Yıllar geçmiş, şehir kalabalıklaşmış, köy nüfusu bir miktar azalmış, ama o halen her gelenin Salih abisi olmaya devam etmiş.
Küçüklüğümde, yaz tatillerinde giderdim ben de eczanemize. Çırak olarak. Yapacak pek iş bulamadığımdan mı, sokak kültürümün ağır bastığından mı bilmem, bir an önce eve dönmek isterdi bir tarafım. Yaptığım en zevkli iş şişe kapağını delip içerisi tozumasın diye ince ince su dökmek olurdu yerlere. Çünkü kapısı hep açıktı eczanemizin...
Bir de kasaptan aldığımız kıymayı birkaç biber ve birkaç domates ile fırına verip öğlenleri pide yemesi de oldukça cezbedici gelirdi. Sonrasında da su bardağına doldurulan çaya, ortadan kırılmış petibörleri bandırıp yemek. O gün eczanede kalmak için yeterli bir sebepti benim için.
Eczacılık o dönemler çok daha nitelikli yapılırdı. Veresiye olurdu biraz, yarım doktor sayılırdı eczacılar. Bugün biraz hızı arttı, niteliği düştü. Doktor ilacı yazar, eczacı ilacı temin eder. İlaç yoksa depodan sipariş verilir, öğleden sonra moto kurye getirir bugün.
Ama eskiden, doktorun yazdığı ilaç eczanede yoksa komşudan istemeye giderdi kalfa. Rakipler arası bir dayanışma vardı. Bu ilişkinin yönetilmesi gerekirdi. Gelen müşteri için her daim çay hazır olurdu. Gelenler ilaç raflarının önüne sıra sıra dizilmiş 6 taburede oturur, çayını içer, duasını eder ve giderdi.
Gelen selam ile gelir, güzler yüz ile karşılanır, çay ile ikramlanır, şifa ile uğurlanırdı. Böyle böyle birikmişti yıllar içindeki sevenleri babamın da.
Yaptığı iş çok nitelikliydi, orası ayrı. Sonuçta uzun yıllar dirsek çürütüp üniversitesini okumuştu. Diğer taraftan eczaneye gelenlerle bu ilişkiyi sürdürmek üniversitede öğretilen bir şey değildi. Onun için esnaflık, insan tanıma, ilişki yönetimi, ticaret gibi pek çok disiplin yürütülmesi gerekirdi. Yani babam hem nitelikli bir insan, hem de iyi bir esnaftı. Nitelikli bir esnaftı.
Konuyu bağlayayım;
Şehirlerin, mahallelerin can damarı esnaflar. Esnaf olabilirsiniz. Üniversite mezunu bir esnaf da olabilirsiniz. Babam gibi. Ama esnaflığı iyi olmasaydı onun da eczacılığı sıradan olurdu.
Üniversite mezunu olmayan bir esnaf da olabilirsiniz. Bu defa yaptığınız işi o kadar nitelikli icra edersiniz ki, kitleniz sizi çevresine anlatır.
Bugün pek çok esnafımızın geçmişten gelen güzel özelliklerini yitirdiğini gözlemliyorum. Bunda ekonominin payı yok mu, vardır mutlaka. Hayat pahalılığının, doların, Trump’ın uyguladığı global vergilerin hepsinin payı vardır mutlaka.
Esnaf camiasına sözüm;
Tüm bu olumsuzlukların yükü biniyor ya sırtınıza,
Sizler de bu yükü gelen müşterinize yansıtıyorsunuz ya,
Bazılarınız gözleriyle, bazılarınız sözleriyle, bazılarınız umursamazlığıyla…
Şunu söylüyorum;
Bu ekonomik durgunluğun sizi çok yorduğunu biliyorum.
Ama buradan çıkış yolunun böyle yapmaya devam etmek olmadığını da çok iyi biliyorum.
Hatta çıkış yolunun, bu yaptıklarınızın tam tersini yapmak olduğunu söylüyorum.
Rakibiniz yapmasın.
Siz yapın.
Bir süre zorlanırsınız ama sonra sektörünüzde, mahallenizde, şehrinizde aranan mağaza olursunuz.
Bu önerim mobilya satan için de, beyaz eşya satan için de, perde satan için de, dondurma satan için de, telefon kılıfı satan için de geçerli.
Esnaflığınızı nitelikli hale dönüştürmedikçe işleriniz daha iyi olmayacak.
Comentarios