Yıllar önce.
Aynı gün.
İki anı.
1
Çalıştığım kurumun bir bayisine uğradım. Öğle saatleri. Mağaza karanlıktı, biraz da sessiz. Selam verdim yüksek sesle.
Arka tarafta kapalı bir odadan yükselen ses durdu. Dumanların arasından bir adam belirdi. Tok bir sesle “müdürüm hoş geldin” dedi.
Mağazanın bölmeli kısmında, çay ve sigara eşliğinde dizi izliyormuş. Camları açtı, buyur etti.
Oturdum. Dedim işler nasıl? Ellerini iki yana açtı; “gördüğün gibi müdürüm, piyasa çok durgun.” dedi.
Biraz daha sohbet ettikten sonra müsaade istedim.
2
Yaklaşık 5 km ileride başka bir bayiye girdim. Bayi sahibinin oğlu beni gördü. Elleri doluydu. Başıyla mağazanın öbür ucundan selamladı, “otur müdürüm 2 dakikaya geliyorum” dedi.
Bu sırada ben de biraz gözlem yaptım. Müşteriler geliyordu, personel vızır vızırdı.
Hasan geldi.
Babasından işleri devralmıştı artık. Maşallahı var.
“İşler nasıl Hasan?” dedim.
“Müdürüm, çalışana iş çok. Şükür.” dedi.
İki bayi de aynı bölgede.
Aynı tip müşteriye hizmet ediyor.
Biri reaktif, biri proaktif.
Hasan her daim müşteriye hazır tutuyordu kendini ve ekibini. Belki de babasından öyle görmüştü.
Sonra biraz düşündüm…
Rızkı veren, rızık isteyenleri böyle görüyor herhalde dedim.
Kim daha hazırsa, müşteriyi de, fırsatı da ona gönderiyor.
Eğer perakendeciyseniz, her daim hazır olmanız gerek. 💪🏻
Comments