top of page

KURUMSALLIK

Yazarın fotoğrafı: Abdullah NurataAbdullah Nurata

Yıllar önce kurumsallık ve kurumsallaşma ile ilgili dinlediğim bir sunumdan aldığım notlara denk geldim eski dokümanlarımı tararken. Aradan geçen yıllarda değişen tek şey, tarih gibi. Bir de yapay zeka falan girmeye başladı süreçlere işte :) Notlarımı derleyip tekrar paylaşıyorum.


• İş dünyasında, söylediğimiz zaman ağzı dolduran ama içerik olarak aslında uygulaması kolay kavramlar kullanıyoruz. Hedef bütçe, 360 derece iletişim, müşteri ilişkileri, kariyer planı gibi.


• Bu kavramları uygulaması kolay çünkü uygulanması gereken tek şey “inanmışlık”.


• “Kurumsallık” olgusu da fazla anlam yüklenen kavramlardan biridir. Bu kavramı insanlar; kendi şirketlerinde olmayan ama başka şirketlerde olan ütopik bir şeymiş gibi algılıyorlar.


“Kurumsallaşma” demek “Şeffaflaşma” demektir. Bunun için de prosesler ve süreçler gereklidir.


• Bir firmanın her bayisi kendini en özel bayi olarak görür. Bu düşünceyi ortadan kaldırmak için şirketin standartlarının olması gerekir. Ne zaman standart gelir, o zaman her bayi sürecin adil olarak yönetildiğine ikna olur.


• Bu standartları oturtmak da dirayet ister. İlk başta “direnç” gösterilir. Sonra sürece alışılır. Daha sonra da “takdir” kaçınılmazdır.


• Standartlardaki Pareto Kuralı 15-85 olarak düşünülebilir. Yani istisnalar standardın %15’inden fazlaysa, daha gidilecek yol var demektir.


• Standartların olması bir yönetime günlük yamaları kapatmak yerine geleceği planlamayı sağlar.


• Bazı kurumsal aldatmacalar vardır. Örneğin “kariyer planlaması” kavramı. Öyle ki; senin kariyerini planlayalım diyen adam üç sene sonra o şirkette olmayabiliyor.


• Bir şirkette “kariyer imkânları” olabilir. Bunun için de kimsenin kimse için bir şey planlamasına gerek yok.


• Kurumsallık geriye dönüşü olmayan bir yoldur.


• Şimdiki dönem, büyük balığın küçük balığı yediği değil, hızlı balığın yavaş balığı yediği bir dönemdir.


• Patron şirketlerinde genellikle “her fırsat fırsattır”. Örneğin cıvata üreten bir firma, gönderilerini daha ucuz yapmak için lojistiği kendi üstlenir, bunun için depo gerektiğini fark eder, depo inşa eder, yemekler konusunda maliyeti azaltmak için kendi yapmaya karar verir ve bu süreç böyle uzar gider. Bir süre sonra bakar ki yemeklere, lojistiğe bakmaktan cıvata üretimine konsantre olamıyor. Bu entegrasyon meşakkatli bir şeydir. Ana işe konsantrasyonu kaybettirir. Bunun için ana iş haricindeki işleri “outsource” etmekten çekinmemek gerekir.


• Dış kaynak kullanımı (outsourcing) bize “zaman” kazandırır. Bizim şimdiki en önemli değerimiz budur. Zaman ve bu zamanı iyi kullanmak.


• Bir fırsat sürdürülebilir olduğu müddetçe fırsattır. 


• Bir mağazada işler neden düşük diye sorgulandığında, kışın havalar kapalıdır ve insanlar çıkmamaktadır. Yazın hava güzeldir insanlar gelmemektedir. Yağmur-kar hepsi bahanedir. Bu bahanelere inanılıp iş yapılmaya kalkılırsa o iş yapılamaz, mağazalar açılamaz, ticaret sürdürülemez. Onun için pazarlamadan satışa, insan kaynaklarından müşteri ilişkilerine kadar her sürecin standartları da tanımlanmalı ve her geçen gün daha yukarıya taşınmalıdır.


• İnsan beyni “o iş nasıl yapılır”a odaklanırsa iş yapılabilir.


• Perakende dünyasında en çok değişen şey “tüketici” oldu.


• Herkes raporlama konusunda çok hassas. Saatlik satış raporları istemenin bir anlamı yok. Önemli olan o raporu okuduktan sonra alınan aksiyondur.


• Bir şirkette çok rapor varsa çok mutsuzluk var demektir.

 
 
 

Commentaires


bottom of page