Birleşerek Yükselmek
- Abdullah Nurata
- 2 gün önce
- 2 dakikada okunur

Pandemi dönemi. Şirketler zor günler geçiriyor. Gün geçtikçe eriyen satışlar. Dijitale kayan tüketiciler. Bu kanala uyum sağlamaya çalışan markalar. Ve belirsizlik…
Pazarlamacıların işi her zamankinden daha zor. Bugünkünden bile. O dönemde herkesin bildiği bir giyim markasının pazarlama ekibini yöneten bir arkadaşım süreci nasıl geçirdiklerini anlattı. Çok ilham verici buldum.
Hızlıca dijitale adapte olmuşlar. Yönetim bütçe kesmemiş ve çalışmaları devam ettirmelerini istemiş. Ki bu marka o dönemde e-ticaret başarısıyla da çok konuşulmuştu. Halen büyüyerek operasyonlarını sürdürüyorlar. Neyse…
Bu noktada marka, dışarıdan hizmet aldığı iş ortaklarını bir araya topluyor. Dijital, geleneksel, etkinlik, promosyon vs oldukça kalabalık ve birbirini tanımayan ekipler.
Burada bir parantez açayım. Herhangi bir pazarlama yapılanması olmayan şirketler çoğunlukla bir ajans aracılığıyla bu hizmetleri alırlar. Ajansın söylediği işleri, söylediği iş ortaklarıyla yaparlar ve çoğunlukla farkında olmadan fazla para öderler. O yüzden ajanstan gelen işler zamanla markalarda maliyet kalemi olarak algılanmaya başlar. Güven kaybolmaya başlar. İlişki tatsızlaşır. “Her ajans böyle yapar” demiyorum elbet. Kapattım parantezi.
Marka, dışarıdan çalıştığı gruplara şunu söylüyor: “Bizim pazarlama bütçemiz var, sizlerin de bu dönemde ayakta kalabilmeniz için iş üretmeniz lazım. Ben elimden gelenin en iyisini yaparak sizleri destekleyeceğim. Ancak bir şartla: Prodüksiyon yapacaksanız bu arkadaşla çalışacaksınız. Fotoğrafları şu arkadaşla çekeceksiniz. Yönetmen olarak şu arkadaşla çalışacaksınız. Kiralamaları bu firmadan yapacaksınız. Basılı malzemeleri şu arkadaştan alacaksınız…”
Bu şekilde tüm hizmet alımlarını kendi ekosistemindeki ekiplere dağıtarak hem işi konsantre etmiş, hem bütçeyi verimli kullanmış, hem de dış ekiplere can suyu olmuş. Neresinden bakarsanız kazan-kazan durumu. Süper bir uygulama.
Şimdi çuvaldızın ucunu açalım.
Kriz dönemleri aynı zamanda fırsat dönemleridir denir ya. Şirketlerimiz krizde maliyet yönetimini direkt personel çıkararak yapmaya çalışırlar. Duygusal zekadan uzak bu yaklaşım aslında orta-uzun vadede şirketlerimize zarar verir. Ürettiği ürünlerin ruhu kaybolur zamanla. Mekanik bir yönetim-çalışan ilişkisi oluşturur.
Halbuki pazara uyumlanmayı; alacakları kaliteli tahsil ederek, nakit akışını artırarak, katma değerli satışları destekleyerek, ekiplere süreci izah edip şirketi birlikte sırtlayarak yapmak da bir seçenektir. Ancak elbette bu seçenekleri yapmak içeride inşa edilen kültürle doğru orantılıdır.
Eğer şirketinizde insanlar, birlikte ve aynı amaç için çalışıyorsa kültürünüz güçlü olmaya başlar. Ama şirketinizde insanlar birbirlerine karşı ve kendi amaçları için çalışıyorsa o zaman zayıf bir kültür ile şirketinizi ayakta tutmaya çalışırsınız.
Seçim sizin.

Yorumlar