top of page

Pazarlama, Markalaşmaktan Önce Başlar

  • Yazarın fotoğrafı: Abdullah Nurata
    Abdullah Nurata
  • 7 dakika önce
  • 2 dakikada okunur

Şu çerçevede pek çok farklı sektörde benzer deneyimler dinledim:


“Eskiden bayiler renk-desen soramazdı. Üretimden ne çıkarsa yükler giderlerdi kamyonlarına. Şimdi hem biz onlara yönetici gönderiyoruz, hem de bizi tercih etmeleri için kırk takla atıyoruz, yine de yaranamıyoruz…”


Bu yakınmaya şöyle cevap veriyorum genelde:


"Dönem zaten çoktan değişmişti. Bu düzene ayak uyduramadığınız için neden bayilerinizi suçluyorsunuz ki?”


Kavramları zihinlerinde net olmayan bazıları şöyle cevap veriyor:


“Bizim öyle markalaşma gibi şeylerle pek işimiz yok, üretimimize bakalım istiyoruz.”


Bazı durumlarda haksız değiller aslında. Gerçekten de her şirketin büyük bir marka olmak gibi bir hedefi olmayabilir. Ama pazarlama? Orası biraz farklı işte.


Çünkü pazarlama, markalaşmaktan önce başlar.

Ve markalaşma olsa da olmasa da devam eder.


Tabelanız varsa, pazarlamanız vardır.

Fiyat koyduysanız, pazarlama yapmışsınızdır.

Bir müşteriyle telefonda konuştuysanız, orada bir pazarlama deneyimi yaşanmıştır.


Yani mesele sadece reklam filmi çekmek ya da sosyal medya paylaşımları değil! Pazarlama, işletmenin düşünme biçimidir. Hangi ürünü kime, nasıl, hangi fiyatla, hangi vaadle, hangi kanaldan ulaştıracağınızı düşünmektir. Ve bu düşünce biçimi olmadan, sadece “üretmek” bir yere kadar götürür sizi. Sonrası, denk gelirseniz olur. Denk gelmezse, “piyasa kötü” denir.


Değerli arkadaşım ve adaşım Abdullah Oskay ihracat danışmanlığında harika işler yapıyor, bakın ne demiş:

 

İhracata hazırız diyen firmalarla görüşmelerimiz şöyle oluyor:

"Biz zaten hazırız."

"Ürünümüz kaliteli."

"Pazar var, alıcı da gelir."

 

Ama sorduğum 3 soruda işin rengi değişiyor:

 

Hedef ülkeniz hangisi? (Genelde yok.)

Marka tescil başvurunuz ve pazara giriş belgeleriniz hazır mı? (Hayır.)

Dijital varlığınız, LinkedIn satış süreciniz ve CRM altyapınız hazır mı? (Genelde hiçbiri.)

 

Bu 3 soruya net cevap veremeyen firma, ihracata hazır değildir.



İşte şirketinizin pazarlama altyapısı, o yukarıda bahsettikleri “denk gelişleri” sistematik hale getirmeye çalışır. Talebi tahmin etmeye, potansiyeli keşfetmeye, deneyimi iyileştirmeye, geliri sürdürülebilir kılmaya çalışır.


Öyle havalı laflarla değil, bazen çok basit sorularla: Bu ürün gerçekten gerekli mi? Müşteri ne istiyor, ne söylüyor, ne söylüyormuş gibi yapıyor? Pazarda nerede boşluk var? Fiyatımız neye göre belirlendi? Satış sonrası ne oluyor? Rakip ne yapıyor?


Ve evet, bu sorular markalaşmaya da çıkabilir. Ama çıkmak zorunda değil.


Bir marangoz atölyesi mesela. Ne, büyük bir marka olma derdi var, ne sosyal medyada varlık gösterme isteği. Ama işini iyi yapıyor. Dürüst. Siparişini zamanında teslim ediyor, fiyatını açık söylüyor, müşteriyi dinliyor, tavsiye üzerine yeni işler alıyor. Bu da bir pazarlama pratiği. Ve oldukça saygı duyulası bir örnek.


Tam tersine, markalaşmak isteyen ama pazarlamanın temel kaslarını ihmal eden şirketler de var, ve sayıları oldukça fazla…


Logoyu yenileyip, web sitesini baştan yazıp, hikâye anlatımı yapıyorlar. Ama sahada hâlâ satış ekibi CRM'e veri girmiyor. Kampanyalar müşteriye ulaşmadan önce içeride çürüyüp kalıyor. Marka vaadi başka, sahada yürüyen süreç bambaşka.


“İletişim” anlamında yaptıkları şahane.


Strateji kağıt üzerinde var, ama uygulama refleksleri yok.

Yani sistem yok.

Yani pazarlama yok.


O yüzden şunu ayırmak gerekiyor: Marka olmak bir tercihtir. Pazarlama yapmak bir zorunluluk.

Ve bu zorunluluk, sadece “büyümek” isteyen şirketler için değil. Hayatta kalmak isteyen her şirket için geçerli.



Pazarlama, her şirketin havası, suyu, toprağıdır.


Yani varlığı fark edilmez belki ama yokluğu çabucak hissedilir.


Ürün satılır, iş yapılır, fatura kesilir… ama bir süre.


Sonra tıkanmalar başlar: Talep düşer, müşteri azalır, satış kıpırdamaz.


Çoğu firmamızın yaşadığı kısır döngü işte bu…


Oysa pazarlama, bugünü anlamanın ve yarına hazırlanmanın yoludur.


Kimse markalaşmak zorunda değil ama, işini sürdürülebilir kılmak isteyen herkesin pazarlamaya ihtiyacı var.


Çünkü pazarlama, sadece bir departman değil, bir düşünme biçimidir.

Comments


bottom of page