Hem bireysel hem de kurumsal olarak insanların hayat kalitesini artıran bir eğitimim vardı. Gelen çok memnun oluyor ve tekrar almak istiyordu. Varlıklı birkaç aile çevresinin kulağına gitmiş, sormuşlar. İkinci ağızdan dinliyorum ben de. “Destek olalım biz de” demişler. Memnun oldum, eğitim planlamasını düşünürken öğrendim ki, parasal destekten bahsediyorlarmış. Yani parasını verecekler, ama eğitime gelmeyecekler. Sadaka gibi :)
Yapmadık tabii ki o eğitimi. Mevzu para değil, tahmin edersiniz.
Fayda verilen bir şeyin bize de dönüp fayda sağlayacağına inananlardanım. Ya işini toparlamaya başlar, ya dua eder, ya gerçekten mutlu olur, ya iyi hissettirir, ya iç ferahlar, ya başkasına referans olur. Mutlaka dönüp bulur bizi.
Mevzuyu bağlayacağım yer, bazı konularda işletmelerimizin de benzer tavırlar takındığını düşünmem.
Yani bazı işletmeler;
Parayla kurumsallaşmak istiyor,
Parayla dijitalleşmek istiyor,
Parayla markalaşmak istiyor,
Para gerekli midir, elbette gereklidir tüm bunlar için. Ama yeterli değildir. İşletmeler gerekli ile yeterli arasındaki çizgiyi şaşırıyor bazen.
Onlarca kez şahit oldum:
Firma bir danışman ile çalışmış bir süre. Konu fark etmez. Marka-pazarlama-satış-IT-İK. Bazı şeyler düzelmeyince vardığı sonuç “danışmanlar para tuzağı” olmuş.
Teşbihte hata olmaz, diyelim ki zayıflamak için diyetisyene gittiniz. Bir beslenme programı aldınız. Ama uymadınız. Kebapları, burgerleri, tatlıları gömmeye devam ettiniz. Sonra “diyetisyenler para tuzağı” der misiniz?
Demezsiniz. Dememelisiniz ya da. İşletmeniz için yaptığınız aslında bundan farklı değil.
Sizin en önemli vazifeniz, size gerçekten iyi gelecek diyetisyeni bulmak. İşinde uzman olduğuna inanıyorsanız, daha önce onun yönlendirmesiyle kilo vermiş insanlarla konuştuysanız, sizi iyi anladığını düşünüyorsanız artık daha fazla uğraşmanıza da gerek yok. Yapmanız gerekenleri yapın, sakınmanız gerekenlerden sakının. Bu kadar yalın mevzu.
Hiçbirimizin elinde sihirli değnek yok.
Kurumunuz birdenbire dönüşemeyecek.
Ama başlarsanız, bugünden itibaren bir şeyler yavaş yavaş değişmeye başlayacak.
Bugünlere birdenbire gelinmediği gibi…
*
Büyük bir aile işletmesi olan şirketin ikinci kuşak oğlu ile zaman zaman sohbet ederdik. Bana saygı duyardı, sorardı iş-yönetim-pazarlama-satış hakkında. Ben de dilim döndüğünce anlatırdım.
Bir sohbetimizde; “abi ben konuştuklarımızda hemfikirim, çok doğru tespitlerin var. Babama bunları aktardığımda bana söyleniyor: ‘Biz bu firmayı, ürünleri sırtımızda taşıyarak bugünlere getirdik, git işinin başında dur’ deyip kızıyor.” diye serzenişte bulundu.
Dedim ki;
“Bak Maykıl, baban haklı. Çok emek harcamışlar bugünlere getirmek adına şirketi. Kıymetini bilmek lazım. Benim için sorun yok. Baban yine alsın ürünleri, sırtlasın-götürsün müşterilerinize. Ya da babana ayıp olmasın, sen sırtla götür.”
Gözlerini açtı kocaman :) Devam ettim:
“Zaman, o zaman değil.
Pazar, o zamanın pazarı değil.
Müşteri, o zamanın müşterisi değil.
Rakipler, o zamanın rakipleri değil.
Sistem, o zamanın sistemi değil.
Teknoloji, o zamanın teknolojisi değil.”
*
Hasılı, firmalarımız nasıl kurulduğu günden bugüne bir süreç yaşadıysa, bugünden sonra toparlanması için de bir süreç işleyecek. Mesele, sizin süreçleriniz ve piyasanın süreçleriyle uyumlu ilerleyebilecek bir zihin yapısına sahip olmak. Bu yapıda insanlarla çalışmak.
Gerisi kolay.
Yoksa biliyorum, bazen size de geliveriyordur:
Birden kurumsallaşasınız geliyordur.
Sektörün iyilerinden transferler yapasınız geliyordur,
Dijital dönüşesiniz geliyordur,
Markalaşasınız geliyordur,
Anlıyorum.
Ama çoğunluğun tecrübesi gösteriyor ki,
Uzun vadede bu işler bir heves ile, birden bire, sadece parasıyla olamıyor.
Üzgünüm. 🤷🏻
コメント