top of page

Bu yılı bir atlatalım da…

  • Yazarın fotoğrafı: Abdullah Nurata
    Abdullah Nurata
  • 26 Eki
  • 2 dakikada okunur
GI JOE Oyuncakları...
GI JOE Oyuncakları...

Küçüklüğümde neredeyse her çocuk gibi benim de başkalarına bakıp özenme katsayım yüksekti. Elbet o dönemler kıyaslar bugünkü kadar yüksek değildi. Top, forma, ayakkabı, kaykay, GIJOE… Bisiklet lüks isteklerdendi hatta. GIJOE serileri gerçekten çok iyi oyuncaklardı. Onlarca karakterim vardı ve onlarla oyun kurmak en büyük keyiflerimdendi, hey gidi… Süper Amerikan kahramanları… Neyse.


O dönemlerden aklımda kalan şöyle bir diyalog yaşanırdı dönem dönem:


- Baba Hasan’ların mahalleye halı saha açılmış. Krampon alabilir miyiz?


+ Bağ-Kur’dan para gelecek, o bi gelsin de bakalım inşallah.


Bir süre sonra yine:


- Baba bizim Tayfur kaykay getiriyor sokağa. Bana da alalım mı?


+ Bağ-Kur’dan para gelecek, o bi gelsin de bakalım inşallah.


Dönemsel olarak devam ederdi bu tarz diyaloglarımız. İhtiyaçlarımızı görürdü ama, hiç ikiletmezdi. Hatta bizim değil pek çok garip gurebanın da bilmediğimiz pek çok ihtiyacını görürmüş rahmetli. Biz pek bilmezdik. Sonralardan öğrendik. Nur içinde yatsın…  


Ama bu yazıya kalan, Bağ-Kur’dan bir türlü gelmeyen o para. Ya da gelse de başka başka yaralara merhem olan…


Bana bu anımı hatırlatan, Perakende Alışveriş Zirvesi 2025’de “Türk Perakendesinde Moda, Yaşam, Çeşitlilik” panelinde dinlediğim Derimod İcra Kurulu Başkanı Murat Zaim oldu. Şöyle bir anısını anlattı Zaim:


“Yaklaşık 10 küsür yıldır iş hayatının içindeyim. 2014 yılından kalma bir diyalog var babamla yaşadığımız. İşler hakkında konuşurken babam dedi ki; ‘Oğlum bu yılı bir atlatalım, bize karada ölüm yok.’ Sonra 2015 yılına geldik. Babam dedi ki; ‘bu yılı bir atlatalım, bize karada ölüm yok.’ Bu diyalog her yıl devam etti. Bugün güzel haber şu ki, artık tüm dünya benzer reflekslerle hareket ediyor…”

Bu tatlı ama derin anekdot ekonomimizin özeti aslında. Hani bir ara sevgili Levent Erden’in marka hakkında konuştuğu bir video kesiti dolaşmıştı. “Marka bir operasyonel kâr aracıdır” diye anlattığı, hatırlarsınız. İşte geçtiğimiz on yılın ruh hâli de buydu; kâr etmek değil, nefes almak üzerine kurulu.


Ama insan ya da kurum fark etmiyor; sürekli “bu yılı bir atlatalım” halinde yaşamak, bir noktadan sonra dayanıklılığı değil, yorgunluğu büyütüyor. Çünkü bugünün problemleri, dün uyguladığımız çözümlerden kaynaklanıyor. Ve bugün verdiğimiz tepkiler, yarın yaşayacaklarımızı belirleyecek.


Futbolda gol, basketbolda sayı ne ise işletmede de satış odur. Hayatta kalmak için satmak zorundayız. Yadsınamaz gerçek. Ama can havliyle yapılan her işte olduğu gibi, anlık çözümler kısa vadede iyi hissettirse de uzun vadede zarar veriyor. Antibiyotiğe bağışıklık kazanmış vücut gibi… Dozu artırmadan etki etmiyor artık.


Geçtiğimiz yıllarda bu anlık reaksiyonu verenler bugün en çok zorlananlar oldu. Derimod da bugün sahneye çıkıp işini anlatabiliyorsa anlık reaksiyonlar ile değil, aklıselim ile hareket ettiğinden diye düşünüyorum.


Markalarımıza tavsiyem de, anlık kampanya ve fiyat indirimleri gibi aksiyonlara mecbur bırakmayacak alternatif yollar bulmaları yönünde oluyor. Çünkü bir dönem işe yarayan çözümler yarın aynı etkiyi göstermeyecek. Çünkü piyasa da tüketici de bağışıklık kazanacak. Sizden hep ‘daha fazlasını’ isteyecek.


Bundan dolayı şirketlerimizin, bir yandan finansal kâr ile ayakta kalmaya çalışırken, operasyonel kârlarını artıracak çözümler bulmaları hayati önem taşıyor.


Bunun yolu da pazarlama kaslarını güçlendirmekten geçiyor…

Yorumlar


bottom of page