Yarı Zamanlı Pazarlama süreci Nasıl İşliyor?
- Abdullah Nurata
- 9 Şub
- 3 dakikada okunur

2024 Eylül ayında lanse ettiğim hizmet paketi üzerinden 5 ay geçti. Firmaların çok alışık olmadığı dışarıdan pazarlama hizmeti alma sürecini, dilim döndüğünce anlatmaya devam ediyorum. Şirketler alışık değiller evet, ama uzak da değiller. Zaman zaman firma sahipleri ve solo girişimciler yazıyor. Bu vesile ile güzel insanlar tanıdım. Dışarıdan gözlemleyenlerin sayısının da az olmadığını düşünüyorum. Zira 3-4 profesyonel de yazdı; “yarın bir gün işi bırakırsam ben de benzer bir iş yapabilir miyim” diye sordular. Birkaçı ile görüştük hatta.
Öncelikle elbet tüm pazarlama profesyonelleri için kapı açık. İhtiyaç da zira bir o kadar fazla. Sorun, işletmelerin bu ihtiyacın farkında olmamaları.
İşletmelerden kastım ne? Ya pazarlama departmanı olmayanlar, ya da olup verimsiz çalışanlar. Orta-küçük işletmeler de diyebiliriz. Büyük aile işletmeleri diye adlandırabileceğimiz Anadolu Kaplanları’ndaki sorunlar da azımsanmayacak derecede çok olsa da, büyükler bir şekilde başlarının çaresine bakıyorlar. Bu model için esnek yapılarda daha verimli yol aldığımızı söyleyebilirim. Orta-küçük işletmeler de büyüklere göre daha esnek haliyle.
Ben bir fizibilite çalışması yaptım, kendi zamanımı verimli kullanabilmek adına en fazla 4 marka ile birlikte yürümenin verimli olduğuna kanaat getirdim. Mevcutta 3 markam var. 1 marka daha alabilirim halen.
Süreç şöyle işliyor:
Markalarla çalışırken bir danışman gibi değil, bir ekip üyesi mantığıyla ilerliyoruz. Zira ekip dediğin de biz bize oluyor zaten. Bürokrasi yok. Markalar için avantajı hızla sonuç alabilecek hamlelere çabuk erişebilmek. Dezavantajı ise uygulama konusundaki aksaklıklar. Zira işletme sahiplerini operasyonel yoğunluktan alıkoymak kolay olmuyor. Diğer taraftan bu engel aşıldıkça verim hızı da artıyor. Bir nevi işletmenin hızı bizim hızımız oluyor. Mümkünse her hafta, değilse iki haftada bir mutlaka görüşme organize ediyoruz. Bu görüşmeleri yüz yüze yapıyoruz. Bu sayede her geçen gün ivmemiz artıyor.
Her ne kadar süreçlerini birlikte yürütsek de, günün sonunda işletmenin pazarlamaya devamlı ihtiyacı olacağı için bir süre sonra içeride bir yapılanmayı tavsiye ediyorum genelde. Bir kişinin istihdam edilip yetiştirilmesini gerekli görüyorum. O kişiye mentörlük kapısını hep açık tutuyorum. Ya dışarıdan alım ya da hevesli ve enerjik bir ekip üyesi. Gelişime açık olması tek şart.
İlk ay işletme içinde yaptığımız check-up süreci sonrasında bir aksiyon listesi sunuyorum markalara. Bu listede bolca proje öneriyorum. Çalıştığım markalardan biri, önerilerimi ve gerekçelerini sunduğum bir toplantı sonrası “sadece ayakları yere basan bu öneri listesinin elimizin altında olması bile bize büyük fayda sağladı” demişti. Elbette bu listeyi hazırlamak bile ciddi bir altyapı gerektirse de, uygulamaya geçmeyen hiçbir aksiyonun pek bir kıymeti yok, bu bilinci markalarıma da aktarıyorum.
Markalarla liste üzerinden, kendi yetkinliklerine göre önceliklendirme yapıyoruz. En acil ihtiyaçlar, en önce olacak şekilde ilerliyoruz. Bazı aksiyon önerilerini hiç gündeme dahi almıyoruz.
Aksiyon listesi ile birlikte rekabet analizi dosyasını teslim ediyorum. Firmanın sektörüne göre rakiplerini inceliyor ve hem dijital hem de fiziksel bir değerlendirme yapıyorum. Tabii ki öznel çalışmalar oluyor bunlar. Analizleri yaparken pek çok araçtan yararlanıyorum elbet. Üzerine katılan tecrübe ile firmaya temiz bir rapor sunuyorum.
Aslında bu yapılardaki avantaj da tam olarak yaptığımız işlerin eksikliği. Bugüne kadar hiç kimse bu firmalara aksiyon listesi sunmamış. Kimse rakiplerin derli toplu bir analizini yapmamış. Kimse bir önceliklendirme önermemiş. Bu bile başlı başına bir değer katıyor markalara.
Asıl iş de ilk iki ay yapılan bu çalışmalardan sonra başlıyor: Uygulama süreci. Buradan sonra Yarı Zamanlı Pazarlama sürecinin kaldıraç etkisi oluşturduğu faz başlıyor. Çünkü neyi, niçin, nasıl, ne zaman, kim ile yapacağız sorularının hepsi çok hızlı cevaplanıyor. Burada da network ekosistemi devreye giriyor. Eğer şirket dışarıdan hizmet alacaksa sektörden iş yaptığımız, tanıdığımız ya da bildiğimiz ekiplerle görüşüyor/çalışıyoruz. Tüm süreçleri şeffaf yürütüyoruz. Şirket sahibi ya da yetkilendirdiği kişinin katılımına açık görüşmeler yapıyoruz.
Elbette özellikle gelişmeye açık yapılarda pazarlama işinin sadece pazarlama olmadığını göstermek adına tüm fonksiyonlarda söyleyecek sözümüzün olması büyük avantaj. Kullanım kılavuzu, internet sitesi, görev tanımı, kampanya, promosyon, satış, eğitim derken holistik bir bakış açısıyla pek çok güçlü kası çalıştırma fırsatımız oluyor. Tüm bunları yaparken bir ekip üyesi gibi oluyoruz haliyle. Suya sabuna bulaşmadan sadece öneren bir danışmanlık süreci gibi değil. Elimizi direkt taşın altına koyuyoruz. Bu işi yaparken sunduğum vaad bu zaten. Bazen metin yazarı oluyorum, bazen grafiker, bazen anketör, bazen yazılımcı, bazen dijitalci, bazen İK’cı. İhtiyaca göre ilk işlerin çıtasını hep bizzat koyuyorum. Ya doğru işleri yapıyor ya da doğru kişilerle çalışıyoruz. Sonra süreci işletiyoruz.
Yolculuğumuz böyle devam ediyor.
Çünkü markalara yol arkadaşlığı yapmak demek sonsuz bir oyunun parçası olmayı gerektiriyor. [...]
Sonlu oyunun oyuncuları için sadece ‘kazanmak’ ve ‘kaybetmek’ vardır. Sonsuz oyunun oyuncuları için ise ‘kazanmak’ diye bir şey yoktur. Oyunda kalmak ve oyuna devam etmek esas meseledir.

Commenti